Merhaba yeni umutlar, yeni beklentiler… Ankara’m sonunda yuvaya dönüyorum . Bunca yıldan sonra beni kabul edecek misin bağrına?
Ankara’da oğlumla beraber yaşama hayalleri kuruyoruz. Bu elbette onun istediği okulu kazanmasına bağlı… Ben inanıyorum ki bu güçlüğü de yeneceğiz. Ben o gelmeden yuvamızı hazırlayacağım Ankara’mızda. Artık kavuşma vakti. Artık oğlumla yeni bir hayata başlama vakti .
Hoşça kal Gaziantep Hoşça kal !!!
Sadece G.Antep ‘ten ayrılmıyorum. Bu bölgede yaşadığım 5 yıl içinde ki dolu dolu yaşanmışlıklarımdan , dostlarımdan , anılarımdan da ayrılıyorum. Elbette bu ayrılış sadece fiziken. Hayatımın en güzel beş yılını geçirdim bu bölgede.Tarsus’um, Adana’m ,Mersin’im ,G.Antep’im.
Nasıl unuturum can dostumla pazar sabahları gittiğimiz Mersin sahilindeki açık büfe kahvaltıları. Sonra da yaptığımız çılgınca alışveriş seanslarını. Malum iki bayan olunca alışveriş kaçınılmaz oluyor. Yaz günlerinde Tarsus’tan çıkıp Mersin’de kahvaltı molası verip, sonrasında kilometrelerce yol yaparak denize ulaştığımız günleri. Her ne kadar arkadaşım denizi sevmeyip sadece güneşlense de ben denizin tadını çıkarırdım güneş ufuk çizgisine yaklaşana kadar. Sonra güzel bir günün ardından tatlı bir rehavetle yine arabamıza atlar dönüş yoluna geçerdik. Yolda keyifli bir sohbet ve müzik eşliğinde. Oğlumun ve arkadaşımın kızının yanımıza geldiği anlarda daha bir keyifli olurdu gezilerimiz…
Ne güzel günlerdi… Bir daha böyle güzellikleri yaşar mıyım acaba? Elbette yaşanacaktır. Ama hepsinin ağızda bıraktığı tat ayrı.
Tarsus ‘ta en sevdiğim yer şelalesiydi. Dostlarla balık avlamaya gittiğimiz kasabadaki geçirdiğimiz anlar da unutulmazdı. Ağ atarak ya da oltayla balık tutup, akşamında mangallar yanıp bir yandan balıklar temizlenirken bir yandan salata yapılırdı, koyu bir sohbet eşliğinde. Balıklar büyük bir keyifle yendikten sonra bu kez bağlama ya da gitar eşliğinde türküler, şarkılar söylenirdi… Ahhh ahhh…
Tarsus’ta yaşarken iki kez Mardin-Midyat-Hasankeyf’e gittim. Görmeyenlerin mutlaka görmesini istediğim yerler oraları. Bir başka dünya sanki. Mardin’deki evlerin teraslarının birbirine bitişik olduğunu ve bir evden rahatça birçok eve geçilebildiğini duyunca çok şaşırmıştım. Terasları yol olarak kullanabiliyorlarmış. Midyat gümüşleri ile ünlü bir ilçe ve özellikle telkari denilen gümüş işlemeleri çok ilginç. O geziler bana çok pahalıya mal oldu, takıyı özellikle gümüşü çok seven biri olarak. Ve Hasankeyf… Anlatılmaz bir güzellik… Televizyon ve gazetelerde görüldüğü gibi değil, yaşamak gerekliymiş gerçekten o havayı. Büyüledi beni. Tepeye çıkıp o eşsiz görüntüyü görmek, kayalardaki mağaraların görüntüsü ve tepeye çıkarken sıcaktan yanmışken kayalar arasında kurulmuş derme çatma bir yerde buz gibi ayran içmek… Muhteşemdi… Hasankeyf ‘e çıkarken yol kenarında yöreye has hediyelik eşyaların bulunduğu yol da epey zamanımızı aldı. Tam anlamıyla görülmeye değer yerler.
Adana…Benim ikinci memleketim oldu sanki. Bir ara orada yerleşmeyi bile düşünmüştüm. Kısmet olmadı. Adana’dan ve dostlarımdan güzel hatıralarım kaldı bana yalnızca…
Bu bölgede yaşarken içimde ukte kalan bir yer kaldı. Urfa… 5 yıldır o kadar istememe ve planlar yapmama rağmen son anda hep iptal oldu. Oysa Balıklı Göl ve sıra gecelerini yaşamayı ne çok istemiştim. Mardin ve G. Antep’te sıra gecelerini yaşadım elbette. Ama Urfa’daki gibi değil. Masada oturarak, ezgileri dinlemek ve çiğ köfteyi masada yemek bana o tadı vermedi açıkçası. Yerde oturmak, sıra gecesinin bence olmazsa olmazı...
Ve Gaziantep… Gaziantep’e ilk gittiğimde buraya gelen bir daha ayrılmak istemez demişlerdi. İlk başta garip gelmişti bu söz ama haklılarmış. Gaziantep’te ilk işe başladığım günlerde sıkılırken dostlar edindikçe alışmaya sonra da sevmeye başladım. Tramvay yapıldığı için trafikte yaşanan keşmekeş ve bitmek bilmeyen yol kazıları dışında sıkıntı yaşamadım burada. Sevdim Gaziantep’i de, tıpkı yaşadığım diğer yerleri sevdiğim gibi. G.Antep gerçekten çok güzel bir şehir. Doğunun Paris’i deniyor ve gerçekten de bu cümlenin hakkını veriyor. Şehrin içinden geçen kilometrelerce uzunluğundaki, şehri bir uçtan bir uca bağlayan parkları, yeşilliği ile ayrı bir dünya. Cafeleri,lokantaları, eşsiz yemekleri ve tatlıları ile görülmeye değer bir şehir…. Antep yemeklerini gördükçe insanda irade kalmıyor ve dolayısıyla kilo almak kaçınılmaz oluyor. Sanırım buradan gidecek olmanın tek güzel yanı kilo verebilecek olmak…
Burada bulunduğum sürede acılı yemekleri çok rahat yiyerek gerçek bir G.Antep’li gibi olduğumu kanıtladım. Hatta aslen G.Antep’li olup acı yiyemeyen birkaç dostumdan daha çok G.Antep’li. Dostlarım, ah benim can dostlarımmmm… Sizlerden nasıl ayrılacağım ben? Beni unutmayın olur mu? Ben sizleri asla unutmayacağım…
İlk gelirken korka korka geldiğim hatta yolda iken iş görüşmesini yapıp kabul etmeyip dönme kararı aldığım G.Antep’te yüreğimi bırakıp dönüyorum.
Hoşça kal dostlarım, hoşça kal yaşanmışlıklarım hoşça kal !!!
Hoşça kal G.Antep …Tüm güzelliklerin ve yaşanmışlıklarınla hoşça kal !!! Unutulmamak dileğiyle…
’Hiç hata yapmamış adam, yeni bir şey denememiştir.’’ Einstein
Her İşte Bir Hayır Vardır
(Bu hafta da yine Sayın Doç.Dr. Cevdet Kılıç’ın hazırladığı ‘’Bilgelik Hikayeleri’’ isimli kitaptan çok güzel bir hikaye seçtim. Bu hikaye yıllar önce beni çok etkilemişti. Yaşadığım her olayda ‘’Hayırlı olan şey ne? ‘’diye düşündüm ve belirli bir süreç geçtikten sonra o an beni üzen bir olayın, zaman içinde aslında yararıma olduğunu şaşırarak gördüm birçok kez.)
Bir zamanlar Afrika’daki bir ülkede hüküm süren bir kral vardı. Kral, daha çocukluğundan itibaren arkadaş olduğu, birlikte büyüdüğü bir dostunu hiç yanından ayırmazdı. Nereye gitse onu da beraberinde götürürdü. Kralın bu arkadaşının ise değişik bir huyu vardı. İster kendi başına gelsin, ister başkasının, ister iyi olsun ister kötü, her olay karşısında hep aynı şeyi söylerdi:
‘’Bunda da bir hayır var!’’
Bir gün kralla arkadaşı birlikte ava çıktılar. Kralın arkadaşı tüfekleri dolduruyor, krala veriyor, kral da ateş ediyordu. Arkadaşı muhtemelen tüfeklerden birini doldururken bir yanlışlık yaptı ve kral ateş ederken tüfeği geriye doğru patladı ve kralın başparmağı koptu. Durumu gören arkadaşı her zamanki sözünü söyledi:
‘’Bunda da bir hayır var!’’
Kral acı ve öfkeyle bağırdı.’’ Bunda hayır filan yok! Görmüyor musun parmağım koptu?’’
Ve sonra da kızgınlığı geçmediği için arkadaşını zindana attırdı. Bir yıl kadar sonra, kral insan yiyen kabilelerin yaşadığı ve aslında uzak durulması gereken bir bölgede bir kaç adamıyla birlikte avlanıyordu. Yamyamlar onları ele geçirdiler ve köylerine götürdüler. Ellerini, ayaklarını bağladılar ve köyün meydanına odun yığdılar. Sonra da odunların ortasına diktikleri direklere bağladılar. Tam odunları tutuşturmaya geliyorlardı ki, kralın başparmağının olmadığını fark ettiler. Bu kabile, batıl inançları nedeniyle uzuvlarından biri eksik olan insanları yemiyordu. Böyle bir insanı yedikleri takdirde başlarına kötü olaylar geleceğine inanıyorlardı. Bu korkuyla, kralı çözdüler ve salıverdiler. Diğer adamları ise pişirip yediler.
Sarayına döndüğünde, kurtuluşunun kopuk parmağı sayesinde gerçekleştiğini anlayan kral, onca yıllık arkadaşına reva gördüğü muameleden dolayı pişman oldu. Hemen zindana koştu ve zindandan çıkardığı arkadaşına başından geçenleri bir bir anlattı.
‘’Haklıymışsın!’’ dedi. ‘’ Parmağımın kopmasında gerçekten de bir hayır varmış. İşte bu yüzden, seni bu kadar uzun süre zindanda tuttuğum için özür diliyorum. Yaptığım çok haksız ve kötü bir şeydi.’’
‘’Hayır!’’ diye karşılık verdi arkadaşı, ‘’ Bunda da bir hayır var.’’
‘’ Ne diyorsun Allah aşkına?’’ diye hayretle bağırdı kral. ‘’ Bir arkadaşımı bir yıl boyunca zindanda tutmanın, neresinde hayır olabilir?’’
‘’Düşünsene! Ben zindanda olmasaydın, seninle birlikte avda olurdum, değil mi? Ve sonrasını düşünsene. Bunda da bir hayır olmasaydı tekrar birlikte olabilir miydik?’’
Hayat içindeki mücadelemizi sürdürelim. Bu süreçte isteğimiz dışı gelişen bir olay olduğunda ise; umudumuzu kaybetmek yerine, bu sonucun hayırlı yönlerini görüp ,hayatımızı şekillendirmek için bir basamak olarak kullanmaya çalışalım. Güzel , sağlıklı ve mutlu bir hafta dileğiyle,sevgiyle hoşça kalın…
Dr. Hülya ÜNAL
Aile ve Yaşam Koçu
|