Günler hızla geçiyor.
Hele bizim yaşlarımızdakiler için…
Biz çocukluğumuzda sütü, ineği, keçisi olan komşumuzdan alıp içerdik.
Hem de ılık ılık.
Hem de bir damla su katılmadan.
Ne zehirlendik ne psikolojimiz bozuldu ne de hassasiyetimiz.
Zamane çocukları o kadar hassas olmuşlar ki beleş sütten ya zehirleniveriyorlar ya psikolojileri bozuluyor ya da hassasiyetlerinden dolayı etkileniyorlar.
Şimdi biz bu içtikleri sütten dolayı hastanelere taşınan çocuklara, onların öğretmenlerine, ana babalarına mı inanalım yoksa koca bakanlara mı?
Hem de biri Eğitim Bakanı.
Öteki Sağlık Bakanı.
Bir öteki Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı.
Valla ben bakanlarıma inanırım.
Parmak kadar çocuklara inanacak halim yok ya!
Siz ne kadar zehirlenirseniz zehirlenin, biz bu sütü size içireceğiz kardeşim.
İtirazı olan varsa, buyursun mahkemeye versin…
xxx
Başbakan ciddi ciddi şu mealde açıklama yapıyor;
“Bu tiyatrolara bütçeden giden paranın ne kadar olduğunu biliyor musunuz? Ben söyleyeyim, 140 milyon lira. Bu tiyatroların gelirini biliyor musunuz? Ben söyleyeyim 4 milyon lira…”
Yahu buna bütçe mi dayanır?
Bütün tiyatroları kapatın gitsin…
Tiyatroya ayırdığınız parayı süte bağlayın, yalnız çocuklar değil herkes süt içsin.
Ölen ölür, kalan sağlar bizimdir.
Zaten her evlenen 3 çocuk yapmayacak mı?
xxx
Doktor, hasta yakınının, öğretmen, öğrenci velisinin saldırısına uğruyormuş.
Ölenler oluyormuş yaralananlar oluyormuş.
Bu tür olaylar şimdiye dek olmuyor muydu?
Vallahi de oluyordu billahi de oluyordu.
Benim yaygın ve saygın basınımın yeni dikkatini çekti ve bu tür olayları manşetlerine taşımaya başladı.
Ha, iyi ki de basın konuya duyarlı davranmaya başladı.
Yoksa bu olaylardan kimsenin haberi olmuyordu.
Basın da toplumun psikolojisi bozulmasın(!) diye konuya biraz hassasiyet(!) gösteriyordu.
Son birkaç olaydan sonra, benim yaygın ve saygın basınımın hassasiyet damarı çatladı ve bu tür olayları manşetten vermeye başladı.
Aslında bu basına da bir çeki – düzen vermek gerekir.
Ne diyelim?
Büyüklerimiz belki bu konuyu da düşünüyordur.
Yarın, okullara dağıtılan beleş sütten gazete ofislerine de yollamaya başlarlarsa şaşmamak gerek.
Yaygın ve saygın basın beleş sütü hak etmiştir.
Verin bu sütten, gazeteciler de içsin.
Kurtulalım gitsin…
|